26 Şubat 2018 Pazartesi

Zifir - Orkun Uçar, Burak Turan

Zifiri bir savaşın eşiğinde!...
Hacer-ül Esved'de gizlenen sır neydi?...
Amerikan askerleri Kabe'ye niye baskın yaptı?...
Papa ve Amerikan Başkanı Bush nasıl öldürüldü?...
Dünya insan kanına nasıl boğuldu?...
Cehennemde büyük savaş!...
Şeytan'ın orduları yeryüzünde savaşıyor!...
Karanlık çağlarda, insan öncesi Dünya'da yaşananlar!...
Kız Kulesi'nin altındaki sır neydi?

YAZARLAR HAKKINDA
Orkun Uçar: 1 Haziran 1969'da Kocaeli-Gölcük de doğdu. İ.Ü İletişim Fakültesi'nden mezun oldu. Uzun yıllar gazete ve televiz-yonlarda çalıştı.

Burak Turan: 25 Eylül 1980 yılında Bursa'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir'de lise öğrenimini Bursa'da yaptıktan sonra üniversite öğrenimi için İstanbul'a gitti. Yönetim Bilişim Sistemleri bölümü'nü bitirdi.

YAZARIN ALTIN KİTAPLAR'DAKİ DİĞER KİTAPLARI
Orkun Uçar'ın diğer kitapları:
Metal Fırtıra 2: Kayıp Naaş / Metal Fırtına 3: Kızıl Kurt / Asi


İNDİR ve OKU 

9 Şubat 2018 Cuma

Aşk-ı Memnu - Halid Ziya Uşaklıgil

KİTABIN ADI

AŞK-I MEMNU

KİTABIN YAZARI
HALİD ZİYA UŞAKLIGİL
YAYIN EVİ
İNKILAP YAYIN EVİ
BASIMYILI
1993
KİTABIN KONUSU:Bihter ve Behlûl arasındaki yasak aşkı anlatan bir romandır.

KİTABIN ÖZETİ: Roman Peyker ve Nihat Beyin evlenmesiyle başlar. Peyker ve Bihter’in annesi Firdevs Hanım duldur ve Adnan Beye gizliden ilgi duymaktadır. Ancak Adnan Bey Bihter’den çok hoşlanmaktadır. Onunla evlenir. Adnan Bey varlıklı , asil bir aileden gelmiştir. Annesi bu evliliği hiç kaldıramaz.

Bir gün toplanıp pikniğe giderler, bütün aile oradadır. Adnan Beyin yeğeni Behlûl Peyker’e dayanamaz ve onu ensesinden ateşli bir şekilde öper. Peyker buna çok kızar çünkü kocasına çok bağlı birisidir. Behlûl Bihter’e göz koyar. Ondan çok hoşlanır, onun fiziki görünüşü Behlûl’u çıldırtma seviyesine getirir. Bihter’in kendisinden hoşlanmasını sağlar ve o günden sonra her gece beraber olurlar.

Behlûl ve Bihter’in mektupları Nihal tarafından görülür. Nihal bu olaya inanamaz çünkü Behlûlle evlenmeyi düşünmektedir. Nihal’in tam mutluluğu düşündüğü bir sırada bu olayı öğrenmesi hayatını yıkmıştır. Adnan Beyin bu olayı öğrenmesiyle her şey değişir.

Adnan Bey ve Nihal eskisi gibi beraber yaşamaya karar verirler. Artık hayatlarında ne Behlûl ne de Bihter olacaktır.

KİTABIN ANA FİKRİ:Yasak bir aşk bir ailenin yıkımına neden olabilir, gerçekleri zamanında farketmek  sevdiklerinin daha fazla üzülmesini engeller.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:Bihter: Düzgün bir fiziğe sahip, çok güzel, erkekleri kolayca elde edebilen cazibeli bir kadındır. Annesine karşı kin beslemektedir.
Adnan Bey: Bihter’in kocasıdır. Orta yaşlı, varlıklı, iki çocuk babası, asil bir ailenin tek çocuğudur.
Nihal: Adnan Bey’in kızı. Zeki, güzel ve çalışkan bir kişiliğe sahiptir.Behlûl’e ilgi duymaktadır. Annesinin ölümü onu derinden etkilemiştir.
Behlûl: Adnan Bey’in yeğenidir. Kadınlara karşı özel bir ilgisi vardır. Bu onda bir zaafiyet haline gelmiştir. 

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:Kitaptaki olaylar belirli ve düzgün bir sıra izlediği için okuyucuda bir heyecan uyandırıyor ve kitaba bir sürükleyicilik kazandırıyor. Kitapta kişilerin ruhi ve psikolojik tasvirlerine yer verilmiştir. Ancak kitabın dilinde düzeltme olması itibariyle yalın ve sade bir hale getirilmiştir. Fazla yabancı kelimelere yer verilmemiştir. Kitap yazıldığı dönemin insan ve aile ilişkilerini aynen yansıtmaktadır.


Akşam Güneşi - Reşat Nuri Güntekin

KİTABIN ADI
AKŞAM GÜNEŞİ
KİTABIN YAZARI
YAYIN EVİ VE ADRESİ
İNKİLAP YAYINEVİ ,CAĞALOĞLU/İSTANBUL
BASIM YILI
1982
DÜZENLEME
ERDOG@NER

KİTABIN KONUSU:
Eser, hareketli bir hayattan sonra hasta olan bir adamın başından geçen olayları ve aşklarını anlatıyor.

KİTABIN ÖZETİ:
Necati küçük yaşta annesini ve babasını kaybedene kadar ailesiyle birlikte Büyükada’da yaşar. Amcası onu İstanbul’a yanına alır ve büyütür. Amcasının iki kızı vardır. Necati orta okulu bitirdikten sonra askeri okula girer. Buradan mezun olduktan sonra amcasının yardımıyla Fransa’ya askeri akademiye girer. Fransa’da gönlünü epeyce eğlendirir. Buradan mezun olduktan sonra İstanbul’a döner. İstanbul’dan Şam’a tayini çıkar.

Şam’da sıkıcı iki yıl geçirdikten sonra Bulgaristan’a tayini çıkar. Bu göreve gitmeden önce bir aylığına izin alır. Amcasının yanına gider. Burada amcasının büyük kızı, kocası ile sorunları yüzünden kendisini vurur ve felç olur. Kızıyla birlikte babasının yanına taşınırlar. Bu tatil sırasında Necati gönlünü komşu kızı Zehra’ya kaptırır ve kendisini beklemesini söyler.
           
Necati Bulgaristan’a giderken bir Türk çetesi treni durdurur. Necati’nin subay olduğunu anlarlar ve çeteye dahil ederler. Bu Türk çetesi Rum çeteleri ile çatışmalara girerler. Bir çatışmada Necati ağır yaralanır ve yolunu kaybeder. Dört gün gibi bir süre terk edimiş değirmende kalır. Birisi onu  bu yerde bulur ve bir hastahaneye götürür. Değirmende kalırken çok kan kaybeder ve yarası mikrop kapar.

Doktorlar, Necati’ye bundan sonraki yaşamında heyecan yaşamamasını, eğer çok heyecanlanırsa öleceğini söyler. İyileştikten sonra hastahaneden ayrılır ve İstanbul’a amcasının yanına döner. İstanbul’a gidince durumu Zehra’ya açıklar ve ondan ayrılır. Necati’nin amcası görev sırasında ölmüştür ve yeni haberi olur. Nilgün, Necati ile ilgilenir ve ona bakar.

Bir süre sonra Nilgün, Necati ile evlenir. Hastalığından dolayı düzenli bir hayat sürmek için babasından miras kalan Büyükada’daki çiftliğe yerleşir. Bir süre sonra Leyla çifliğe ziyarete gelir. Leyla büyümüş ve genç bir kız olmuştur. Necati ve  Leyla çiftlikte gezerler, ata binerler, beraber dolaşırlar. Bu sırada birbirlerine bağlanırlar. Ve bir gün baloda Leyla ile dans ederken aşırı heyecanlanır ve ölür.

KİTABIN ANA FİKRİ:
Hayat herzaman umduğumuz gibi gitmeyebilir, fakat değişikliklere kendimizi hazırlamalıyız.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
NECATİ; gençliğini dolu dolu yaşamış, istegiği herşeyi yapmıştır. Geçirdiği hastalıktan dolayı eski hareketliliği kalmamıştır.
LEYLA; sevecen, çok güzel bir kızdır. Gönlünü genç yaşta Necati’ye kaptırır.
NİLGÜN; yardımsever ve iyi kalpli bir kızdır. Necati’ye çoçukluğundan beri aşıktır, fakat bunu söyliyemez.

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Olaylar başlangışta akıcıdır, fakat sonlara doğru okuyucuyu fazla etkileyememiştir. Eserde yabancı tamlamalar kullanılmasına rağmaen, anlaşılır bir dille yazılmıştır.

Anahtar - Refik Halit Karay

KİTABIN ADI
ANAHTAR
KİTABIN YAZARI
YAYIN EVİ
İNKILAP YAYIN EVİ
BASIM YILI
1992

KİTABIN KONUSU          
Kitap konu olarak toplumda ailede yaşanan çeşitli sorunların aileyi nerelere götürdüğünü anlatır.

KİTABIN ÖZETİ                              
Olay İstanbulun boğaz’a bakan yalılarında yaşayan insanlar arsında geçmaktedir. Kenan hali vakti yerinde işinde niyazında bir memurdur .  perihan isminde bir kadınla evlidir yalnız kenan’ın aldatılma korkusu vardır. Bir gün Kenan oturdukları köşkün anahtarını kaybeder ; ama evin sahibi olduğu için ne karısına ne de hiz metçiye anahtarı kaybettiğini bir türlü söyleyemez. Bu neden yeni bir anahtar yaptırmanın bütün işleri yoluna koyacağını düşünür.
           
Aklına hemen karısının bir anahatrı daha olabileceği  gelir ve karısına ait olan eşyaları karıştırmaya , anahtarı bulamk için etrafı döküp saçmaya başlar. En sonunda karısının eski çizmelerinin arasında bir konak kapısı anahtarı bulur. Her şey tamamdır ama ne de olsa karısına  bir şey çaktırmamak lazımdır ve hemen etrafı toplamaya baslar.
           
Ertesi gün işe giderken yolunun üzerindeki bir çilingire gider ve anahtarı yapmasını rica eder. Çilingir en erken yarın yapabileceğini söyler; ama Kenan bir yolunu bulup çilingiri anahtarı aksma yapmaya ikna eder nede olsa aksama eve kendi anahtarı ile girmek ister.          
           
Aksam olur ve Kenan eve gitmek üzere evin yolunu tutar. İçinde tahmin edemediği çeşitli korkular ve kaygılar vardır. Eve geldiğinde evin görkemli kapısı önünde uzanmaktadır. Anahtarı, kafasından geçen bin bir türlü kaygıya rağmen cebinden çıkarır ve kapıyı açmayı dener. Fakat korktuğu başına gelmiştir anahtar kapıyı açmamaktadır ama neden?
           
Belkide yanlış anahtarı aldı ve yanlış anahtar kopyalandı ya da… perihan o anahtarla başka bir yerlere kimbilir başka birilerinin evlerine gidiyordur diye düşünür. İçini tümbenliğini bir gariplik bir tuhaf korku kaplamaya başlar. Ve etrefında ki herkesten şüphelenmeye başlar. 

Karısının arkadaşlarından kendi arkadaşlarından ve hatta arasıra kendinden bile şüphelenir. Neden böyle bir şüphecilik içine düşmüştür bir anahtar neden onu bu kadar zorluklara sürükler onu çözmeye çalışır. En sonunda bir gün bu gereksiz düşüncelerinin yersiz olduğuna karar verir.
           
Bir gün Kenan çok fena bir şekilde hastalanır ve tüm hayatı bir filim şeridi gibi gözlerinin önünden geçer. Bu kuruntuları yıllardır aynı yastığa baş koyduğu karısını alacak onu Kenan’dan uzaklaştıracak duruma gelir . kendinden utanır.
           
Perihan Kenan’ı ziyaret etmeye gelir. Kenan neredeyse Perihan’ın yüzüne bakamayacak kadar utanıyordur ve dayanamaz anahtarın nerenin anahtarı olduğunu sorar.  Perihan aniden bir kahkaha patlatı verir. Kenan hemen gücenir çünkü böylesi hayati bir önem taşıyan konu nasıl olurda bir kahakaha sebebi olabilir. Perihan durumu ona iyileşince anlatacağını açıklar.
           
Kenan iyileşir. Perihan onu doğruca Boğaza ,bir Boğaz yalısına götürür. İşte merak ettiğin anahtar bu yalının kapılarını açıyor der ve şehirden kaçmak için bu yalının anahtarını hatıra olarak aldığını söyler. Kenan aniden Perihan’a sarılır ve gözlerinden süzülen yaşlara hakim olamaz ve artık bu yalıda yaşamaya karar verirler. 

KİTABIN ANA FİKRİ
Kitap herne olursa olsun insanlara ön yargı ile yaklaşılmaması gerektiğini anlatmaya çalışır.

KİTAP OLAYLARI VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Kenan hali vakti yerinde iyi bir devlet memurudur. Oldukça varlıklıdır ve perihan adında bir karısı vardır.
PERİHAN: Perihan daha önce bir evlilik geçirmiş olan fakat aradığını bulamayan bir kadın aynı zamanda Kenan’ın karısıdır.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Kitap seçilen bir aşk konusu olarak ilk başta romantik eserleri okumasını seven okur severlere seslenir ama ilerleyen safhalar onu neredeyse karamsarlığın hakim olduğu bir polisye romanına çevirir. Kitap konular arsına sıkıştırılmışolan karamsar şüpheler nedeni ile akıcılığını kaybeder ve sıkıcı bir edaya bürünür. Yazar mekanları ve kişileri oldukça iyi seçmiştir.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA            

7 Şubat 2018 Çarşamba

Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri - Yekta Kopan

İlk öykü kitabı olan Fildişi Karası ile çok olumlu tepkiler alan Yekta Kopan, duru, abartısız, akıcı dili, yaşamın içinden seçilmiş, şaşırtıcı ayrıntılarla zenginleştirilmiş konularıyla; hüzün ve duygusallıkla mizah ve ironiyi dengede tutmayı başaran kurgularıyla, Türk edebiyatı içinde kendine özgü yolunu bulmuş görünüyor. Olayın ön planda tutulduğu öyküleri, titizlikle işlenmiş, fazlalıklardan arındırılmış, çok yönlü, çok boyutlu karakterlerle donatılmış 'insan olan' türlü şeyle bezenmiş. Gerçekçi bir anlatım içinde hayalgücüne de çok yer vermesi, Yekta Kopan'ın öykülerinin öne çıkan özelliklerinden. 'Yaşam kurgulanmalıdır' diyor Yekta Kopan ve insanlık durumlarından beslenen öyküler yazıyor.


Bunları Biliyor Muydunuz - Zeki Kanmaz

KAHVE NASIL KEŞFEDİLDİ? KİM KEŞFETTİ ?

Diğer bazı şeyler için söz konusu olduğu gibi, kahvenin keşfi de efsanelerin yarı karanlık dünyasında gizli kalmış bir gerçektir. Başka türlü söylemek gerekirse insanlığın tarihinde ilk fincan kahveyi içmek zevkinin kime ait olduğu kesinlikle bilinmiyor.

Bir söylentiye göre bundan bin yıl önce, bir Habeş, o zamana kadar bilmediği bir bitkinin kokusundan hoşlanmış. Bitkinin küçük taneler halindeki meyvesinden birkaçını koparıp çiğnemiş. Tadı o kadar hoşuna gitmiş ki, bu meyvelerin suyundan içki yapmış. 

Kahve konusunda kesinlikle bilinen şey, Afrika’nın doğusunda yaşayan Habeşler’İn kahvenin tadına varan ilk tiryakiler olduğudur. 15. yüzyıla kadar dünya üzerinde kahve yetişen ve yetiştirilen tek ülke Habeşistan’dı. 

Sonradan, gezici tacirler ve hacıların aracılığıyla Arabistan’a götürülen kahve, Arabistan’ın güneyindeki Yemen’de de yetiştirildi. O tarihi izleyen 200 yıl boyunca, Yemen dünyanın kahve kaynağı oldu.

17. yüzyılda Hollandalılar Cava’da kahve yetiştirmeğe başladılar. Sömürgeleri olan bazı tropik ülkelerde de aynı şeyi yaptılar. İngilizler, kahveyi Jamaika adasına götürdüler. Oradan Güney ve Orta Amerika’ya geçti. Bir süre sonra da gerek Avrupa, gerekse Amerika’da yaygın ölçüde kullanılır, aranır oldu. 

Kahve, tropik iklim karakteristiklerini taşıyan her ülkede yetişir. Fakat yüksek topraklarda ekilmesi ve toprağın suyunun çekilmiş olması şarttır. Bu tür toprak ve iklim, Özellikle Brezilya’nın tepe yamaçlarında bulunmaktadır. 

Dünya kahve üretiminin dörtte üçünün Brezilya’dan sağlanmasının nedeni de budur. Dünyanın en büyük kahve plantasyonları (bir nevi çiftlik), Brezilya’dadır. Bu çiftliklerden bazıları milyonlarca kahve ağacını ve yüzlerce, binlerce dönümü kapsar. Venezüella, Kolombiya, Guatemala, Meksika, bazı Batı Hint adaları ve Cava’da da büyük miktarda kahve yetişir.

Belirli bir tarihe kadar,”Moka” ve “Cava” deyimleri, kahvenin kaynağı olan yerleri ifade etmek için kullanılırdı. Fakat bugün artık bunun gerçek olmadığını biliyoruz. “Rio” ve “Santos” gibi belirli kahve türleri olan “Moka” ve “Cava” şimdi Brezilya’da da yetişmektedir. 

Dünyanın en büyük kahve ihraç limanı, Brezilya’daki Santos’tur. Halen 25’i aşkın kahve türü olduğu bilinmektedir. Bazı uzmanlara göre, Brezilya kahvesinin hemen ardından Yemen kahvesi gelir.

6 Şubat 2018 Salı

CFR ve Yeni Dünya Düzeni - William Blase

İlk biçimiyle “Savaş ve Barışın Açmazları” adıyla New Mexico State University’de iftihar derecesi için sunulan bu çalışmayla dalga geçildi. Tanınmış, yerel düzeyde atıfta bulunulan bir terörizm ve Orta Doğu “uzmanı” olan Dr. Yosef Lapid tarafından da “paranoya... belki de zihin hastalığının bir göstergesi” şeklinde tarif edildi. Gerisini siz düşünün...

Kaynağa atıfta bulunmak, “bilimsel yöntemdir” ama bu kural “Komplo Teorileri” için pek geçerli görünmüyor. Bin tane kaynak gösterilebilir, yine de “şüphecileri” (“realistleri”) ikna etmeyecektir. Bana öyle geliyor ki, kanıtlara bakmayı reddederlerse, “zihin hastalığının göstergeleri” onlar için geçerli. Belki de SİZİN bilmenizi istemeyen daha meşum bir şey (gerçeği bilmek gibi) sözkonusu burada.
 

1 Şubat 2018 Perşembe

Ağacın Çürüğü - Yaşar Kemal

Ağacın Çürüğü, Baldaki Tuz, Ustadır Arı ve Zulmün Artsın Yaşar Kemal'in gazetelerde, dergilerde yayınlanmış toplumcu ve gerçekçi bir bakış açısıyla kaleme aldığı yazılarından ve konuşmalarından derlenen kitaplardır. Yazarın düşünce ve yazarlık serüvenine tanıklık eden bu yazılar halkın yıllardır içine sürüklendiği karanlığın belgeleridir.

"Sayın muhbir vatandaş, sen bu yurdun çürümesinin başlangıcıydın ve sonu olacaksın. Senin bol bol işlediğin yerde, hangi toplum olursa olsun, bir düşmanlıklar kargaşası çıkar. Sayın muhbir vatandaş, sen bir ölçüsün. Senin bir toplumda ölçülerden biri olman yıkımdır. Sen oyunların en korkuncusun."

Yaşar Kemal

İNDİR ve OKU

Zargana - Hakan Günday

Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulmuş, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin "hiç"e dönüşmesi gerekir. 

Henüz on ikisinde Berlin'de dört kişinin tecavüzüne uğrayan Zargana, bu olaydan sonra kendini insan sınıfından sıyırır. Ne var ki insan olmaktan uzaklaşıp "hiç"e yaklaştıkça kendisine döner; aşık olur. Parçalanmış benliğini onarmak için, başkalarının oynadığı bir "hayat oyunu"nu sahnelemeye koyulur... 

Türk edebiyatında şimdiden farklılığını kanıtlamış olan Hakan Günday, Zargana'da bunca karmaşık bir öykünün altından yalın ve duru bir anlatımla kalkıyor. Hayat, varlık, hiçlik, oyun, zeka, kudret ve acizlik arasında gidip gelen bir metin.

İNDİR ve OKU

Aşk - Elif Şafak

Aşk Elif Şafak Roman Özeti

ROMAN HAKKINDA BİR KAÇ SÖZ

Ella Rubinstain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi düzenli ve görünüşte 'sorunsuz' bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın  Tasavvuf  felsefesini konu alan tarihi romanının editörlüğünü yapmaktadır. 

Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap hiç beklemediği bir şekilde Ella'yı derinden sarsacak dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Ella ile Zahara, mailler vasıtasıyla internet üzerinden yazışarak temas kurmaktadır. Zahara, sürekli yer değiştirmekte hem gezdiği yerler hakkında Ella'ya bilgi vermekte, hem de düşüncelerini ve duyguylarını yine mailler yoluyla Ella ile paylaşmaktadır. Ella'nın evliliği  bu esnalarda çatırdamaya başlamıştır. 

İki dost bu mailler yoluyla birbirlerine aşık olurlar ve romanın sonlarına doğru buluşurlar. Fakat onları ummadıkları bir kader beklemektedir. 

Aşk romanı  2009 yılının mart ayında yayımlanmış  ve uzun süre en çok satanlar listesinin başında bulunmuştur. Yazar kitabı ingilizce yazmış Türkçe'ye tercümesini ise Kadir Yiğit yapmıştır.

Konusu :

Roman, Ella Rubinstein adlı bir Amerikalı kadın ile Aziz Zahara adlı bir  tasavvufçunun  güncel hayattaki dünyevi aşkı ile Şems ve MEVLANA arasında  geçen mistik Aşkı birlikte ele alan bir konudur. Şems ile Mevlana'nın otoiyografik mistik aşklarını anlatan Aşk Şeriatı adlı kitap,  Zahara ile Ella'yı bu mistik aşka benzer dünyevi bir aşk ile birbirine bağlamıştır. Şems ile Mevlana'nın mistik aşkları ile Zahara'nın mistik kimliği Ella'yı büyüleyecek, kırk yaşında evli ve üç çocuklu bir ailesi olduğu halde Ella'nın hayatında topyekün bir değişim meydana gelecektir. Romanın konusu en kısa şekliyle   aşk adına yaşanmış verilmiş büyük sınavlar ve  İlahi aşkların hüznülü neticeleridir.

Romanın Ana Karekterleri

Ella Rubinstein
: Evli ve 3 Çocuk annesi olan Bir ev Kadını  Modeli Hayatının en büyük Sınavı Olan çat kapı gelen aşkının karşısında Yarısı Yenilgi ve Yarısı Buruk Kısa Mutluluk Yaşayan Bir Kadın.Ella Rubinstein 40 Yaşlarında Amerikalı Bir ev Kadınıdır.Oldukça sakin mütevazi bir hayatı, Görünüşte düzenli ve Sorunsuz Bir Evliliği vardır. Bu evliliğinin temeli Hoşgörü , Anlayışı Saygı ve Sabırdan İbarettir.
Üç çocuğunun büyümesiyle kocasınında yardımıyla bir yayınevinde editör asistanı olarak çalışmaya başlar, ve ilk görevi Aziz Zahar’a adlı tanımamış bir yazarın tasavvuf felsefesi’ni Konu olan bu romanı değerlendirmektedir.

Fakat hayatının kesintili, kopmaya meyilli bir döneminde eline aldığı bu kitap hiç beklemediği bir şekilde Ellayı derinden etikeleyecek aşkı keşfetmek uğruna zorlu ve tüm hayatını alt üst edecek bir yolculuğa çıkması’na neden olacaktı

Aziz Zahara:
Ella'ya  Aşk Şeriatı adlı kitabı değerlendirmesi için yollayan esrarengiz bir yazar. Mistik düşünceler içinde olan sürekli insanlara yardım etmek için Dünya'nın çeşitli yerlerini dolaşan gezgin bir derviş ruha sahip bir adamdır.

Mevlana:
MEVLANA,  Konya'da Yaşamış Bir Din Adamı ve İslam alimidir. Diğer yarısı Şems Tebrizi tanıştıktan sonra hiçbir şey onun hayatında aynı olmayacaktır. Mevlana derlerdi ona Konya’da yaşayan bir İslam alimiydi. İslam aleminin ışık tutan feneriydi Namı diğer Mevlana Celaledin  Rumi .

Gördüğü İlginç Rüya Şems Tebrizi'yle Kesişecek olan hayatına ipucu olacaktır. Mevlana’nın sakin ve huzur dolu hayatının görünüşte şemsin gelişiyle tepe takla olacaktır. Koca Bir İslam alimi Mevlana’nın Şems tarafından olan zorlu imtihanı onun hayatını derinden etkileyecektir. Mevlana’nın İlahi Aşkı Keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğu çıkmasına neden olacaktır.

Şems Tebrizi
Dünya Görüşü, Hayat Felsefesi, Tasavvuf Düşüncesi çoğu din adamından daha yüksek seviyide olan ve hayatını sadece ilahi aşka adayan üstün bir insandır. Kuralları hiçe sayan kral, dilenci, fahişe , şeyh herkesi aynı düzeyde gören ve seven , sıradışı bir gönül adamı olarak betimlenir.

Kimya:
Düştüğü genelevinden Şems tarafından kurtarılan, cesur ve iyi kalpli bir günahkarken, tövbe edip Mevlana'nın dergahına giren bir taliptir. Erkek kılığına girip Şems'in vaazlarına katılmak için camiye gidebilecek kadar cesur ve gözü kara bir kadındır. Mevlana'nın oğlu Alaaddin ona , Kimya ise Şemse karşı karşılıksız bir aşk beslemektedir.

Alaaddin
Şems ile Babası Mevlana'nın dostluğunu çekemeyen, Kimya'yı sevdiği ve onu elde edemediği için Şems'e kin duyan biridir. Şems'in ölümünden mesul gibi şüpheliler arasında gösterilir.

Sultan Veled
Sultan Veled,Babasına tamamen gönülden bağlı ve onun istediklerini koşulsuz onaylayan sadakat timsali bir oğul portresi çizer. Babasının tüm iyi  hasletleri ruhunda toplanmıştır. 

ROMANIN ÖZETİ

Ella kırklı yaşlarını  bitirmeye yaklaşmış , üç çocuk annesi evli bir Amerikalı hanımdır . Evlilik onun için alışılmış ve katalanılması gereken kutsi bir müessedir.  Uzun bir zamandan beri kocası ile olan proplemlerini göz ardı etmekte çocuklarını düşünerek ve bu akıntının seyrine kapılarak tüm sorunları sorun etmezmiş gibi davranmaktadır.  Evililiğinde ciddi problemler yaşıyor olsa da kendisini bu sorunları adeta görmemesi gerektiğine inandırmış bir karakterdir . Eşi onu aldatmakta  ama Ella bu olayları görmezlikten gelmektedir. O kendini daha çok çocuklarının bakımına , evinin işlerine , büyük kızının aniden ortaya çıkan evlilik hayalleri ile mücadeleye adamıştır Büyük kızının aniden ortaya çıkan evlilik hayalleri ile aile hayatının rutin işleri içinde kaybolmuş, kendi benliğinin ve gönlünün isteklerini unutmuş bir haldedir. 

Bir yayınevinde kitap eleştirmenlerinin asisitanlığına başlar. İlk işi   Aşk Şeriatı isimli  bir kitabın hakkında rapor hazırlamaktır. Kitabın yazarı A.Z. Zahara’ kitabını yayınlanması için Amsterdam’a el yazısı halinde postalamıştır . Kitabın konusu ise Mevlana ve Şems Tebrizi’nin ilahi aşkıdır. Ella da dahil hiç kimse kitabın yazarı Zahara hakkında hiç bir şey bilmemektedir. Ella , Zahara ile sadece mailler yoluyla haberleşebilmektedir.

Bu aşamadan itibaren Zahara'nın yazdığı Aşk Şeriatı adlı kitapa romanın içindeki diğer roman olarak ortaya çıkmaya başlar Aşk Şerati adlı Zahara'nın romanını Ella okumaya ve değerlendirmeye başlar. 

Şems Tebrizi’ sağda dolaşmakta ama içindeki bir ses adını ve adresini bilmediği bir gönüldaşınınolduğunu söylemektedir. Diğer yerler ve Bağdat’ta  bir müddet dolaşp duru. Gönüldaşını bulmak için  bir imtaihan yaşadığının ve çile süresi gerektiğinin blincindedir. İçindeki seslere kulak vererek uzun yolculuğa çıkar. Konya’ya yaklaştığında gönüldaşın ayakın olduğunu hissetmiştir. Bir vaazdan çıkan Mevlana'yı atın ın üstünde görür ve onun aradığı gönüldaş olduğunu anlamıştır. Şemsi  bekleyen Mevlana, Mevlana'yı arayan şems ile kavuşmuştur. İki dost tüm vakitlerini birbirleri ile sohbet etmekle, muhabbet etmekle geçirmeye başlamıştır.  Bu dostluk çok ilerleyince müritlerini ailesini ve iki oğlunu da  Mevlana ihmal etmeye başlamış, Mevlana'nın yakınları, müritleri ve özellikle oğlu Alladdin Şemse çok kin duymaktadır. 

Roman içinde roman okuyan Ella Tarihi öyküyü okuyup değerlendirirken, Zahara ile mailler yoluyla iletşim kurmaya ve hayalinde bu yazarı sevmeye başlamıştır. Zahara sık sık yer değiştirmekte her gittiği yerden Kendisi, düşünceleri ve gezdiği yerler hakkında Ella'ya bilgiler yollamaktadır. Ella'nın  hayatı Zahara'dan gelecek maillere endesklenmiş her Zahara'dan gelecek mailleri dört gözle bekleyen biri olmuştur. Bu arada eski alışkanlıkları da değişmeye başlar. Evini çocuklarını ve kocasını eskisi kadar umursamamaya başlar.

Mevlana ile Şems'in dostluğu Mevlana'nın etrafındakiler iyice huzursuz etmektedir. Kimya adlı bir kadın Şems'e aşık olmuştur. Bu kadın Şems'in genelevden kurtardığı eski bir fahişedir. Mevlana'nın dergahına kabul edilen Kimya doğru yola dönmüş ama Şems'e karşı dünyevi bir aşkın pençesine kapılmıştır. Şems, Kimya'nın dünyevi aşkından haberdardır. Ama Şems,Kimyadki bu aşkı bir emare olarak görmekte " Herşeyin bir sevgiyle başlayacağının bilinciyle" Kimya'yı ilahi aşka girmek için bulunması gereken emareye sahip  bir talip olarak görmektedir.  Mevlana'nın oğlu Alaattin ise Kimya'ya deli gibi aşık olmuştur. Fakar Kimya'nın Şemse, Alaadinin Kimya'ya olan aşkları karşılıksızdır. Romadaki Şems, kuralları hiçe sayan, etrafdaki düzene aldırış etmeyen, dini veya şeri kaidelere aldıurmayan Fütursuz deli dolu bir  Derviş görünümü çizmektedir. Şems ile Mevlana arasındaki mistik aşk Şems'in  yakınlarını  gösterdiği kıskançlık ve  tepki yüzünden kesintiye uğrar. Bir gün Şems aniden kaybolmuştur. 

Ella ile Zahara'nın mailler yoluyla kurdukları ilişki Ella'nın alıştığı hayatın yıkımına doğru gider. Ella eşinden ayrılır. Ella ile Zahara görüşmeyi ve buluşmayı yazışmaya başlamıştır.  Eskiden evine bağlı, ailesinin istediklerinden dışarı çıkamayan, hayatını ailesine adayan, herşeyini planlayan, herşeyi programlayan kendi halinde bir kadın olan Ella'nın birden bire pek çok huyunu değiştirmesi, ailesinden kopmayı göze alması inanılacak bir şey değildir. Ella'daki ruhsal ve fiziki değişimler, yapmayı göze aldığı şeylerde gösterdiği cesaret,  herkesi hayrete düşürmektedir. Elindeki kitap Ella'nın hayatını değiştirmekte ve  birbirlerine aşklarını anlatacak kadar yakınlaştırmaktadır.

Şemsin gidişine çok üzülen Mevlana tümüyle üzüntüye girer. Etrafından hiç kimseyle konuşup görüşmez olur. Babasının üzüntüsünün nedeni bilen Küçük oğlu Sultan Veled Şemsi aramaya başlar. Sonunda Şemsi bularak tekrar Konya'ya getirir. Şems'in gitmesine sevinen Alladdin , Şemsin gelmesinden üzüntü duymaya başlar. Kimya ile olan aşkı hakkında duyduğu ümit tekrar suya düşmektedir. Romandaki Cani asker artık devreye girmiştir. Şemsi öldürmek için aldığı paraya ve cinayet işleme hususunda profesyonel olmasına rağmen Şemsi öldürmek için tereddüt göstermektedir. Bu caniyi tutan kişinin Alladdin olduğuna dair kuşkular uyandırılır. Cani bu cinayete bir kaç kez teşebbüs etmiş ama her bir seferinde bunu başaramamıştır.

Ella ile Zahara da görüşmeye başlamıştır. Zahara ile Ella evlenmeye karar verir. Ella'nın çevresindekiler Ella da oluşan bu muazzam değişime hiç bir anlam verememekte, bunu  nedeni hakkında hiç bir hüküm getirmemektedir.

Şems, ölüm vaktinin geldiğinin blinciyel bir gece dışarı çıkar, Katil pusuya yatmış Şemsi öldürmek için cesaret beklemektedir. Öldürmek onun için çok kolay ve yüzlerce kez yaptığı çok sıradan bir eylemdir. Fakat Şemsi öldürmek ona çok zor gelmektedir. Katilin varlığını hisseden şems onu tahrik etmek için karanlığa konuşmaktadır. Katil sonunda cesaretini toplayıp Şemsi öldürür.

Ella ile Zahara sonunda buluşurlar. Gayipte dolaşıp duran Zahara bir gerçek olur. İki aşıkı bir araya getiren Aşk Şeriatı kitabı sona gelirken kader onlara çok ilginç ve çok hüzünlü bir sonuç hazırlamıştır.... Zahara ağır hastadır....

Şems'in büyücü olduğunu, zararlı olduğunu, Rumi'ye kötü etkilerini olduğunu söyleyip hem kendilerini hemde bir kiralık katili kandırıp Şems'i öldürmesini düşünerek Şemsi öldürtenler  Şems'i öldürdükleri zaman Rumi'nin eski Rumi olmasını beklerken yanılmış olacaklardır. Mevlana  hiç değişmez  ve kendine 'Suskun' ismini verir. 

Kitaptan Alıntılar

''Peki ama o halde neden anlayamadığım,açıklayamadığım bir boşluk var içimde? Öyle bir boşluk ki günbegün büyümekte. Fare gibi sinsice,sessizce,hırslı ve haris,bu eksiklik duygusu ruhumu kemirmekte. Nereye igtsem içimdeki boşluk da benimle gelmekte. İnsan bu kadar tam iken gene de hala eksik hissedebilir mi? Ya da mutluyken kederli de olabilir mi?''

''Ondördüncü Kural:Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine,teslim olBırak hayat sana rağmen değil,seninle beraber aksın''Düzenim bozulur,hayatımın alt üstüne gelir''diye endişe etme.Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?''

''Ya aşkı öğret bana ya da aşkın yokluğuna üzülmemeyi'

''İnanç aşk gibidir. İspat şstemez.Mantıksal bir açıklama beklemez.Ya vardır,ya da yok

Beni dindar biri olarak saymışsın.Halbuki değilimDindar olmakla inançlı olmak aynı şey değil!''

''Her hakiki aşk,umulmadık dönüşümlere yol açar.Aşk bir milad demektir.Şayet 'aşktan önce' ve 'aşktan sonra' aynı insan olarak kalmışsak,yeterince sevmemişiz demektir.Birini seviyorsanonun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir.O kadar çok değişmelisin ki sen,sen olmaktan çıkmalısın!''

' ''Rüzgarla gelmedim'' demişti Şems,''ki rüzgarla gideyim senin hayatından!'' ''
''Beni sevebilir misin?'' diye sordu
''Seni zaten seviyorum'' dedi Aziz gülümseyerek
''Ama daha beni tanımıyorsun bile''
''Seni tanıyorum'' diye üsteledi Aziz emin bir sesle
''Benimle ilgili bilmediğin o kadar çok şey var ki''
''Seni tanımam için çok şey bilmeme gerek yokSenin özünü görüyorum'' dedi Aziz Ve Ella bu cümleyi bir yerden hatırladı.Sanki ağzından çıkan kallavi cümleler beklemediği anlarda ona geri dönüyordu.Çember gibiydi hayatNe verirsen aynen iade ediyordu.Çılgınlıktı bu! ''

Ve son söz;

Kırkıncı Kural:aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım,mecazi mi,yoksa dünyevi,semai ya da cismani mi diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğururAŞK'ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.Başlı başına bir dünyadır aşk.

Ya tam ortasındasındır,merkezinde,ya da dışındasındır,hasretinde! 

YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ

Elif Şafak: 

Strasbourq Doğumlu Olup Çocukluğunu ve Gençliğini Ankara, Madrid, Amman, Köln, İstanbul, Boston’da geçirmiştir.

Odtü uluslararsı ilişkiler Bölümünü Bitirmiştir. Yüksek Lisansını aynı Üniversiteye Kadın Çalışmaları Bölümünde, doktarasına ise siyaset bilimi alanında tamamladı..

İlk Romanı  Pinhan’la 1998 Mevlana Büyük Ödülünü aldı.
Mahrem adlı Romanı ise Şehrin Aynaları ve Türkiye yazarları birliği Ödülünü Kazandı .
Ardından her ikisi’de çok satan ve geniş bir okur kesimine ulaşan Bit Palas veİngilizce Kaleme aldığı Araf Yayımladı.   
Med Cezir’de okunan Kitabı Olan Baba Ve Piç Yayımladı .
Ardından aylarca satış listelerinden inmeyen ilk otobiyografik kitabı siyah Süt’ü Yazdı.
Doğan kitapçılık tarafından 2009 Martında yayımlanan “Aşk” Türk Yayıncılık dünyasında Önemli Bir rekora İmza Atarak En kısa sürede en çok satan roman oldu.       
Tüm eserlerinden seçkiler niteliğinden olan kağıt helva’da 2009’da Yayımlandı,

İNDİR ve OKU

Varlık Vergisi Gerçeği - A. Başer Kafaoğlu

A. Başer Kafaoğlu bu kitabında, 11 Kasım 1942 yılında çıkarılan "Varlık Vergisi" hakkındaki kanunun uygulanışı ve sonuçlarıyla ilgili tartışmalara ışık tutuyor.
Yazar, Salkım Hanımın Taneleri adıyla yayımlanan kitabın ve aynı isimle kamu olanakları harcanarak çevrilen, ödüllerle donatılan filmin çarpıttığı gerçekleri yerli yerine oturtuyor.

Kafaoğlu, Batı´ nın Türkiye´ye dayattığı azınlık politikalarının bir devamı olan "Varlık Vergisi ile azınlıklara baskı ve zulüm uygulandı" iddialarına karşı, aynı dönem, köylülerin ve emekçilerin çektiği sıkıntıları ve acıları bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Üç bölümden oluşan kitapta yer alan bazı konu başlıkları şunlardır:
"Savaş Türkiye´yi Dünyadan Koparıyor", "Gelir Politikaları", "Harcama ve KİT Politikaları", "Büyük Kentlerin Beslenmesi", "Varlık Vergisi", "Köylüye Vergiyle Binen Yük", "Fiyat Mekanizmasıyla Köylüye Ek Yük", "Kim, Ne Ödedi? "...

İNDİR ve OKU