3 Kasım 2017 Cuma

Agatha'nın Anahtarı

Agatha Christie'nin Pera Palas günleri... Ünlü yazarın İstanbul tutkusu. Aşkın çılgınlaştırdığı evli bir adam. Kıskançlıklar, bencillikler ve kusursuz bir cinayet. Christie'den Başkomser Nevzat'a gizemli cinayet vakaları. Cinayetlerin ardındaki çarpıcı insan öyküleri. Sürükleyici, gizemli, tuhaf serüvenler. Defalarca televizyon dizilerine çekilmiş Başkomser Nevzat'ın benzersiz polisiye öyküleri... "Evet, öyle düşünüyorum. Tasarlanmış cinayet iyi bir organizasyonu gerektirir. Zamanın, mekânın, cinayet aletinin doğru seçilmesi, ortalıkta kanıt bırakılmaması ya da sahte kanıtların bırakılması gibi zekâ gerektiren davranışların yanında, birini öldürebilecek kadar soğukkanlı bir cesarete veya vahşiliğe sahip olmalıdır insan. Konuşurken, yazarken basit olgularmış gibi görünen bu gereklilikler cinayet anında yerine getirilmesi oldukça zor eylemler haline gelebilir. Hele bir de cinayet anında sürprizlerin ortaya çıktığını düşünürsek... Evet evet, bundan eminim, bence kusursuz cinayet yoktur."

İNDİRME ADRESİ

Hedef Türkiye

“Türk Aynştaynı” olarak tanınan, değişik ülkelerde iki kez Nobel Ödülü’ne aday gösterilen Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, A.B.D. Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Kimya Mühendisliği’ni birincilikle bitirdi. (1956). A.B.D.’de M.I.T.’den birincilikle Yüksek Kimya Mühendisi oldu; “Alfred Sloan Ödülü”nü aldı. Berkeley’de Kuramsal Kimya doktorasını yaptı. ABD Atom Enerjisi Merkezi’nde araştırmalar yaptı. Harvard ve Yale’de kendisine ait yeni kuantum(nicem) kimyası ve fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey dersler verdi. 1962’de, 26 yaşında, Batı’nın son 300 yıldaki en genç profesörü oldu. “Moleküler Biyoloji” konusunda ikinci kürsüsüne atandı. “Alexander von Humboldt Bilim Ödülü”nü kazanan ilk bilimci oldu. Japonya’nın “Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü”nü kazandı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çıkardığı özel bir kanunla Oktay Sinanoğlu’na ilk ve tek “Türkiye Cumhuriyeti Profesörü Unvanı”nı verdi. Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak Japonya’ya gönderildi; Türk-Japon Kültür, Eğitim ve Bilim ilişkilerinin temelini attı.

İNDİRME ADRESİ

Dünü Bugünü ile 68'liler

Kitap, Cevizoğlu'nun o bilindik araştırmacı kişiliğinin, özveriyle çalışması sonucunda ortaya çıktı. 68 kuşağının yaşadıklarını ince araştırmalar ve belgelerle o günlerin bir daha yaşanmaması için tüm gençliğimize sunuyor. Darbenin hangi gazetecilerin tahrikiye yapıldığını, gençleri örgütleyen elleri, Deniz Gezmiş'in idam edilme nedenini ve daha birçok bilinmeyeni bu kitapta bulacaksınız.

Darbe yapsın diye askerleri kışkırtan gazetecilerin itirafları...

İhtilal ortamı yaratmak için gençleri kim örgütledi?...

MİT'teki "Balon Dosyası" neydi?.. 12 Mart Cuntasının telefonları bile dinlendi mi?..

12 Mart'tan üç gün önce darbe olsaydı başbakan olacak sürpriz kişi kimdi?...

APO'yu salıveren savcı!..

Tarihi itiraf: "Deniz Gezmiş, mahkemeye saygılı olsaydı idam edilmezdi!"

12 Mart'ın savcısı Çelebi ilk kez konuştu: "Elhamdülillah Atatürkçüyüm!"

CHP milletvekillerinin çoğunluğu niçin Deniz'lerin idamına hayır oyu vermedi?...

"Hatırla Sevgili" filminde gördüklerinizin gerçeği...

Uğur Mumcu, 12 Mart'ın savcılarından Baki Tuğ'dan özür diledi mi?..

"Tam bağımsızlık" için banka soymak, adam kaçırmak mubah mıydı?

68'de kim "hain" kim "vatansever" idi?.. Bu kavramlar bugünle örtüşüyor mu?..

"Balyoz Harekâtı" neydi? Balyoz kimlerin kafasını ezdi?..

Deniz Gezmiş'lerin idamı "emirle gelen karar" mıydı?.. İşte belgesi...

Deniz Gezmiş'in babasından şok açıklama: "Onları dağa çıkaran birtakım güçler vardı!.."

Bir daha bir araya gelmeleri mümkün olmayan tanıkların tarihe ışık tutan ilk ağızdan açıklamaları...

Gençler!.. Birbirinize düşmemek, aynı filmi tekrar yaşamamak için bu kitabı mutlaka okuyun!...

İNDİRME ADRESİ

Haliç'te Yaşayan Simonlar

Emniyet Teşkilatının efsanevi ismi, Susurluk sürecinde cesur duruşuyla gerçek bir kanun adamı tavrı gösteren Hanefi Avcı yine doğru bildiklerini söylemeye devam ediyor. Ucunun kime dokunduğuna bakmadan, yalnızca ülkesine karşı vicdani sorumluluğunu yerine getirmek için son dönemde yaşananların iç yüzünü kamuoyuna açıklıyor. Kitap iki bölümden oluşuyor. 

Devlet başlıklı ilk bölümde, yıllarca devlete hizmet etmiş bir güvenlik görevlisi olarak geçirdiği fikirsel dönüşümü, bu dönüşüme neden olan olayları okurlarla paylaşıyor. Bu fikirsel dönüşümün sonucunda Avcı artık, uzun yıllar mücadele ettiği, sisteme muhalif grupların demokratik ve sağlıklı bir sistemin olmazsa olmazı olduğuna, farklı fikir ve düşüncelerin topluma zarar değil, ancak bir zenginlik katacağına, güvenlik sorununa indirgenen Kürt sorununun ancak demokratik hak ve özgürlükler alanının genişletilerek siyasi yollarla çözümlenebileceğine ve ordunun batılı ülkelerde olduğu gibi siyasetin dışında kalarak güçlü bir ordu olabileceğine inandığını açık yüreklilikle ifade ediyor. 

Avcı, bu kitabı yazmaktaki önemli amaçlarından birinin, böyle köklü bir değişim yaşamasına neden olan mesleki tecrübelerini aktararak, çok geniş bir kriminal yelpazede çalışmış olmanın verdiği donanımla kendinden sonra geleceklere yol göstermek olduğunu belirtiyor. 

Cemaat başlıklı ikinci bölümde ise Avcı devletin çeşitli kurumlarına nüfuz etmiş cemaat yapısının son zamanlarda meydana gelen olaylardaki (özel yetkili mahkemelerin sürdürdüğü tahkikatlardan, telefon dinlemelerine, vs.) rolünü ortaya koyuyor. Cemaatin polis, ordu, MİT, jandarma, yargı ve diğer devlet kurumları içerisinde ayrı bir hiyerarşik örgütleme kurarak ve bu teşkilatların sistemlerini bozarak çalışmalarını engellediğinden, üstüne üstlük bu teşkilatların personeli arasında ayrım, güvensizlik ve düşmanlık yaratarak kurumları içerden ve tamir olunmaz biçimde yaraladığından bahsediyor. 

Bugün özellikle özel yetkili mahkemelerce yürütülen tahkikatların, arka planda cemaatin talimatı ile Emniyet İstihbarat Şubesindeki unsurları ve cemaate bağlı savcılar desteği ve zorlaması ile yürütüldüğüne, yürütülürken hukuksuz işlemlerin yapıldığına dair ciddi emareler olduğunu iddia ediyor. Tüm bu iddialarını, delilleriyle sağlam bir zemin üzerine inşa ediyor. 

Avcı kitabın başlığında iki metafor kullanıyor; bunların devlet görevlilerinin, belli bir ideoloji etrafında örgütlenmiş grupların ve genel anlamda toplumun zihniyetini tanımlayabilmek için ne kadar isabetli bir biçimde seçilmiş olduğunu kitabı okuyup bitirdiğinizde anlayacaksınız. Görünen değil, perde arkasındaki gerçekleri merak ediyorsanız Emniyet teşkilatının güvenilir ve öncü ismi Hanefi Avcı'nın dürüst ve cesur sesine kulak verin! 

Hanefi Avcı, meslek hayatına 1976 yılında Mut ilçe Emniyet Komiserliği görevi ile başladı. Daha sonra İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü, KOM Dairesi Başkanlığı ve Edirne Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Avcı, halen Eskişehir Emniyet Müdürü olarak göre yapmaktadır. 2006 yılında TASAM'ın Stratejik Vizyon Sahibi Bürokrat Ödülü'nü kazanmıştır. Avcı, Emniyette teknik-elektronik istihbaratın kurucusu olarak bilinir.

İNDİRME ADRESİ

Dokunan Yanar

Elinizde tuttuğunuz kitap ortaklaşa bir emek ürünü. Birimiz yazdı. Birilerimiz dizgi yanlışlarını düzeltti. Birilerimiz yazım kusuru olup olmadığını denetledi. Birilerimiz noktalama işaretlerinin doğru ve yerinde kullanılıp kullanılmadığını kontrol etti. Birilerimiz "ilk okuma", birilerimiz "son okuma" süreçlerinde sorumluluk üstlendi ve sonuçta bu kitap ortaya çıktı.

Bu kadar çok kişiyi tek bir kitapta buluşturan itici güç ise her birimizin düşünce Özgürlüğünü savunma kararlılığı ve şiddet çağrısı içermedikçe her kitabın hiç bir engele takılmaksızın yayınlanabilmesi gereğine olan inancımız ve aydın olarak sorumluluğumuzdu.

İNDİRME ADRESİ

2 Kasım 2017 Perşembe

Yaşar Kemal Ağrı Dağı Efsanesinde Halk Edebiyatından geniş ölçüde yararlanmıştır. Hikayede at, kutsal meşe ağacı, demirci gibi destansı; sofi, kervan şeyhi, paşanın kızını vermek için Ahmet ‘in dağın doruğuna çıkıp ateş yakması gibi hikaye ve masal motifleri yer almaktadır. Romana konu olan efsanenin özetle şöyledir.

Ağrı Dağı’nda bulunan ve Küp Gölü denilen bir gölün etrafında, çobanların her yıl bahar mevsiminde gerçekleştirdikleri bir törenin anlatımıyla başlıyor. Buna göre çobanlar karlar eridikten ve karların altından ortaya çıkan toprak yeşermeye başladıktan sonra bir sabah gün doğmadan Küp Gölü’nün etrafında toplanır, Ağrı Dağı’nın Öfkesi denen nağmeyi çalmaya başlarlar ve gün batımına kadar bunu sürdürürler. Gün batımında küçük beyaz bir kuş gelir ve gölün mavi sularına bir kanadını üç kez daldırıp çıkarır. Ardından da iri bir atın gölgesi gölün üstüne düşer. Bu anlatı birkaç kez daha yinelenir romanda. Romanın geri kalan kısmı bu anlatıya ve törene kaynaklık eden olayı anlatır.

18 inci yüzyılda Beyazıt bir sancak Merkezidir. Beyazıt Paşası Mahmut Han’dır. Mahmut Han’ın Kır atı, şimdi İran sınırları içinde kalan, Gürbulak Açık Pazar Yeri ve Meteor çukurunun karşısındaki, Ağrı Dağı’nın eteklerindeki Sorik köyünden yaşayan Ahmet’in evinin kapısına gelir. 

İNDİRME ADRESİ

Ağıtlar

Ağıtların İkinci Baskısı İçin Birkaç Söz

Ağıtları 1939-1942 yılları arasında derlemeye başladım. Doğduğum köy olan Hemite köyünde (şimdiki adı Gökçedam) ölülere ağıt yakılırdı. Bu gelenek çocukluğumdan bu yana sürüp geliyordu. Bir de Torosların ardından Çukurovaya Avşarlar iniyorlar, yazın pamukta, çeltikte, orakçılıkta çalışıyorlar, kışın da kışlıyor, kök söküyor, çift sürüyorlar, ark kazıyorlardı. Bu Avşarlarda da ağıt geleneği olduğu gibi sürüyordu. Onların ağıtlarını da bizim ovanın kızları, aşıkları öğreniyorlardı. Toroslarda, Maraşın Andırın ilçesinin Gökahmetli köyünde iki kız-kardeş yaşıyordu. Bunlardan birisinin adı Hasibe Hatun, ötekinin adı Telli Hatundu. Hasibe Hatun Kadirliden Mustafa Ağa ile evlenmiş, ovaya inmiş, Telli Hatunsa köyünde kalmıştı. Bu iki kız kardeşin ailesi Torosların soylularındandı. Dağlarda, ovada ağıtçılıkta büyük ünleri vardı. Onlar hangi ölüye ağıt yakmaya gitmişlerse o ölü sağlığımdakinden de çok değer kazanıyor, saygınlaşıyordu. Onların ağıtları dillerden dillere de dolaşırdı.

Ben ilk ağıt derlemelerini Hemite köyünde yaptım. İlk ağıdı Medine Mustafanın karısı Kara Zeynepten aldım. Sonra Hasibe Hatuna gittim. O bir aşıktı da. Ondan da hem kendi, hem de başkalarının ağıtlarını yazdım. Toroslara Telli Hatuna gittim, kendi ağıtlarını, Avşar ağıtlarını derledim. Sonra Torosları dolaşmaya başladım. Yaya, elimde kiraz ağacından bir değnek, köy köy dolaşıyor, önce köylülere Osmaniyenin Gebeli köyünden Murtazadan, Küçük Memetten, Kazmacalı Güdümen Ahmetten öğrendiğim Köroğlu hikayesini anlatıyor, köylülerle yakın ilişkiler kuruyor, ondan sonra da kadınlardan ağıtlar derliyordum. Bu sıralarda da şiirler yazıyor, yayınlıyordum.

1940 yılında Arif Dino, Abidin Dinoyla tanıştım. Ağıtları, derlediğim birkaç tekerlemeyi Abidin Dinoya verdim. Abidin Dino ağıtlara, tekerlemelere hayran kaldı. Ağıtların yayımlanması için çok uğraştı. O zamanlar Ferit Celal Güven Halkevleri Genel Başkanı ve Adana Milletvekiliydi. Abidin Dino bu ağıtları Ferit Celal Güvene verdi. Ferit Celal Güven, ilk ağıt derleyenlerdendi. Folklora, o çağın politikacıları yabancı değillerdi. Ya derlemeler yapmışlar, ya bir derlemeciye yardım etmişlerdi. Topladığım ağıtların küçük bir kısmını Ferit Celal Güven o günlerin Adana Halkevi Başkanı Basri Arsoya verdi.

Kitap da 1943 yılı güzünde “Ağıtlar I” diye yayımlandı. Bölgede o kadar çok ağıt vardı ki, her kadın o kadar çok ağıt biliyordu ki, ben de kadınlardan ağıt derlemenin yolunu öylesine ustalıkla bulmuştum ki, ağıtlardan ciltlerle kitap yayınlayabilecektim. Şimdiden elimde birkaç kitaplık ağıt daha vardı. Halkevi her yıl bir ağıt kitabı çıkarmayı tasarlamıştı. Ben de Halkevinden aldığım o paralarla yeni folklor derlemeleri yapacaktım. Nedense birinci kitaptan sonra o iş suya düştü.

Sonra 1946 yılında ben Türk Dil Kurumuyla anlaştım. Ağıtları, tekerlemeleri onlara verdim. Kitap yapacaklardı, onlar da yapmadılar.
1979 yılında İsveçteydim, yurda ne zaman döneceğim de belli değildi. Arkadaşım Alpay Kabacalıya mektup yazıp ondan Türk Dil Kurumundan ağıtların, tekerlemelerin bir kopyasını almasını istedim. Alpay Kabacalı bu isteğimi yerine getirdi ve ağıtlar, tekerlemeler elime geçti. Araya bir roman üçlüsü girdi, ağıtlarla bu yıllarda uğraşamadım. Üçlü bitince Ağıtlara başladım, Alpayla yayına hazırladık. Tekerlemeleri de, başkalarının derlediği, beğendiğim örnekleri de katarak yakında yayımlayacağım. Bu arada epeyce zorluk çekerek ağıtları, tekerlemeleri gün ışığına kavuşturan yazar arkadaşım Alpay Kabacalıya teşekkür ederim.

10.6.1991, Basınköy 
Yaşar Kemal

İNDİRME ADRESİ

1 Kasım 2017 Çarşamba

Mitoloji Sözlüğü

Mitoloji Sözlüğü, Azra Erhat'ın geniş bilgi ve kültürünün son ürünü, ustaca yazarlığının en yüksek aşamasıdır. Titizlikle hazırlanan kitap, başta Anadolu efsaneleri olmak üzere, Yunan ve Latin mitolojisini açık seçik, tatlı bir dille okuyucuya sunmaktadır. Azra Erhat, efsaneleri hem bilimsel bir gözle incelemeye, hem de dünya yazın ve sanatındaki yerlerini, eşsiz bir esin kaynağı olarak değerleriyle canlandırmaya çalışır.

İNDİRME ADRESİ

31 Ekim 2017 Salı

Mustafa Kemal Atatürk'ün Karlsbad Hatıraları

1918 yılının temmuz ayını kapsayan günlük hatıra defterleri, Mustafa Kemal’in Karlsbad’da ”Geçen Günlerim” başlığı altında altı deftere yazdığı hatıralarıdır, yalnız 6. defter Karlsbad’dan Viyana’ya geldiği gün bir sayfa olarak yazılmıştır. Diğer sayfalar boş kalmıştır. Eski harflerle yazılmış bu beş defterde has isimler ve bazı deyimler Fransızca olarak kaydedilmiştir. İki günlük yazılar da tamamen Fransızcadır.

Mustafa Kemal Atatürk, askeri, siyasi ve sosyal meseleler üzerinde fikirlerini açmakta ve özellikle okuduğu kitaplardan aktarmalar yapmaktadır. Ancak bunlarda kendi fikirlerini çoğunlukla belirtmemektedir.

İNDİRME ADRESİ

Bir Laboratuvar Romansı

İnsanı sersemletecek kadar sıcak bir havada sıkıntıdan patlayan Alice, bir ara yanında oturmakta olan ablasının okuduğu kitaba bakar. Ama bu, içinde resimlerin ve konuşmaların olmadığı bir kitaptır. “İçinde resim ve konuşmaların olmadığı bir kitap ne işe yarar ki?” diye düşünür. Tam o sırada yanlarından geçen kırmızı gözlü, beyaz tavşanın “Eyvah! Eyvah! Çok geç kalacağım!” diye söylenmesi hiç şaşırtmaz Alice’i. Ama bir şeye öylesine şaşacaktır ki, bu onun Harikalar Diyarına açılan tavşan deliğinden geçmesine neden olacaktır: Beyaz tavşanın bir cep saatine sahip olması.

Adnan Kurt’un, bilim üzerine denemeler olarak tanımlanabilecek metinlerinden oluşan kitabıyla ilgili bir yazıya, Lewis Carrol’un inanılmaz güzellikteki kitabı “Alice Harikalar Diyarında” ile başlamak bir çok açıdan doğru kanımca. Öncelikle asıl adı Charles Lutwidge Dodgson olan Carrol’un Oxford Üniversitesi matematik profesörlerinden biri olduğunu hatırlamakta fayda var. Ama bu başlangıcın asıl nedeni, okurun “Bir Laboratuvar Romansı”nı okurken, kendini bilmediği (ya da farklı bir bakış açısıyla karşılaştığı), büyülü ve her adımında, açılan her kapısında şaşırtan bir dünyanın içinde hissedecek olması. Bu kitabın, okuru çıkaracağı yolculuğun, Alice’in Harikalar Diyarındaki yolculuğundan farklı olmayacağını söylemek çok da abartılı olmayacaktır.

İNDİRME ADRESİ

Mezartaşı Espirileri

KÖY HAYATINI ÖZLÜYORDU, ÖZLEMİNE KAVUŞTU. O ARTIK TAHTALIKÖYLÜ.
SON FALINDA “SİZE UZUN BİR YOL GÖRÜNÜYOR” DİYE YAZIYORDU. FAL DOĞRU ÇIKTI.

İNDİRME ADRESİ

Milattan Önce İlginç Yönleriyle Eski Çağ

Eski Çağ tarihi üzerine çalışması olan Milattan Önce tarih öncesi dönemlerden insanın yaratılışına ve ilkçağ medeniyetlerine kadar geniş zaman diliminde yaşanan ilginçliklere konunun uzmanı bir bilim adamının kaleminden yer veriyor. Evrim teorisinin tarihle nasıl desteklendiğinden, tarihin çağlara ayrılmasında yapılan hatalara; İstanbul’un yedi tepeli olup olmadığından, Eti ve Hitit diye medeniyetlerin olup olmadığına kadar çok çeşitli konular akıcı, anlaşılır, keyifli bir üslupla ele alınıyor.

İNDİRME ADRESİ

Adem'den Hatem'e Kişilik

İlgili âyetler dikkatlice incelendiğinde Kur'an'da kıssası anlatılan Âdem (as) genel manada insan türünü sembolize eder. İnsan tanımının yapıldığı Âdem kıssasını anlatan âyetlerde sembolik bir dil kullanıldığı göze çarpar. Bu sembollerin ardında insanla ilgili gerçeklerin donelerinin saklı olduğuna farkederiz. "Kur'an kıssalarındaki Âdem'in karakteri ve kişiliği bütün özellikleri ve bütün hatlarıyla bir insan'ı canlandırmaktadır".

İNDİRME ADRESİ

İnönü Atatürk'ü Anlatıyor

Bir dönemin önemli gazetecilerinden "baroş eri" İpekçi, yaşamı boyunca yakın tarihi soğuk bir nesnelliğe bürünmeden, yaşayan ağızlardan aktardı bize. Bu tutumuyla geçmişi bugünden kopmaz, bugüne ait bir zenginlik olarak görmemizi sağladı.

İnönü Atatürk'ü Anlatıyor, Abdi İpekçi'nin Atatürk üzerine İsmet İnönü'yle yaptığı söyleşileri vi bu söyleşilere refarans olan kitapların önemli kısımlarından bir ek bölümü içeriyor.

Kitabın yeniden basımında İpekçi'nin, Celal Bayar, Şevket Süreyya Aydemir, Sabahattin Selek gibi dönemin önemli isimleriyle Atatürk ve İnönü üzerine yaptığı söyleşiler de yer alıyor. Atatürk'ün 1933'te İsmet İnönü'ye, İstmet İnönü'nün de 1938'te Atatürk'e yazdığı, orjinal metinlerinin görsellerini de bu kitapta bulacağınız mektupları okurken gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız.

Dahi Diktatör

Atatürk hâlâ önemli mi bizim için? Çok önemli. Peki akıl bizim için önemli mi, aklımızı kullanmak zorunda mıyız? Buna verilecek cevap neyse, Atatürk'ün bugün bizimle ilgili olup olmadığı, onun adını hatırlayıp hatırla-mamız, onun yaptıklarından ders alıp almamamız gerektiği ortaya çıkacaktır. Kendisinin de söylediği budur.

Atatürk bize aklın neler yapabileceğini göstermiştir. Bunun mümkün ol-duğunu göstermiş; ama "Ben böyle diyorum, böyle yapın" dememiştir. Bilakis, "Ben hiçbir şey söylemiyorum, sadece aklınızı rehber edinin" demiştir. Yaptığı bütün inkılapların gayesi de aklın rehberliğinde Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağa uygun, bütün mana ve biçimiyle uygar bir toplum haline dönüştürmektir.

Atatürk bir diktatör mü, değil mi? Son yıllarda yazılmış en iddialı Atatürk kitabı olmaya aday bu eserde bu ve daha birçok sorunun cevabını bulacaksınız.

(Tanıtım Bülteninden)

YAZAR : A. M. Celal Şengör

İNDİRME ADRESİ

Kabala Yahudi Kadim Mistik Öğretisi - A. Ahmet Ülkü

Yahudi mistisizmi 4000 yılı aşkın bir süredir, tüm ezoterik öğrencileri derinden etkilemektedir. Kabala öğreti son 2000 yıllık süreçte yazıya geçirilmiş ve bu konuda pek çok kitap yazılmıştır. Ancak bunların çoğunun ortak sorunu belirli bir kesim hariç anlaşılmaz olmalarıdır. 

Elinizdeki kitap bu sorunu aşmak için herkes tarafından olabildiğince anlaşılabilir ve açıok seçik olarak kaleme alınmıştır. Kaba la öğretisi, hem antik felsefeye hem de çağdaş felsefe ye zengin anlayışlar kazandırmıştır. 

Felsefe, psikoloji ve dine Kabala sembollerinin merceği ile bakıldığında, daha derin anlamlar ortaya çıkar. Bunun sonunda bu kadim mistik hazine, çağdaş ve postmodern felsefe yaklaşımı ile psikoloji ve tanrıbilim için de yer bulabilir. Ayrıca Kabala'nın altyapısı akılsal bir yaklaşımla günümüze de uyarlanabilir. 

Bir örnek vermek gerekirse, Kabala'nın kaynaklarından Sefer Yetzirah'da anlatılan Evren Yaratılış süreci, modern bilimin benimsediği Big-Bang teorisi ile bire bir benzerlik göstermektedir. 

YAZAR : A. Ahmet Ülkü

İNDİRME ADRESİ

29 Ekim 2017 Pazar

Abi Kabadayılar, Mafya ve Derin Devlet

"Rahmetli Sabahattin Eyüboğlu ile ilgili bir anım var. Birlikte yatıyoruz. 12 Mart dönemi. Şimdi Sabahattin Bey Amca bana soruyor -çok zeki adamdı-: 'Evladım Dündar, bizi buraya neden getirdiler?' 

Ben de diyorum ki: 'Aaa! Hocam. Ben diyeyim altı ay, sen de on altı ay sonra seni çağırıp soracaklar: 'Kimsin?' Sen diyeceksin ki 'Ben Profesör Sabahattin Eyüboğlu'yum'. 'Hay Allah, bir yanlışlık olmuş. Biz pezevenk Sabahattin'i arıyorduk. Kusura bakma,' deyip seni salıverecekler. İşte seni o zannediyorlar, onun için tutuyorlar Hocam..." 

Bir kuşağın son temsilcisidir Dündar Kılıç. İlhan Selçuk'un ifadesiyle "Külhanbeyi değil kabadayı, mafya babası değil kabadayı"dır. 21 yılı cezaevlerinde geçen hayatı, yeraltı dünyasının iç işleyişini, devletle olan gizli-açık ilişkilerini ve suçun evrimini gözler önüne serer. 

Gazeteci-yazar Doğan Yurdakul "Abi" lakabıyla tanınan Dündar Kılıç'ın renkli kişiliği ve "racon" etrafında şekillenen sıra dışı yaşamı üzerinden Türkiye'nin yeraltı dünyasının bir dönemine ışık tutuyor.

İNDİRME ADRESİ

Allah ile Aldatmak

ÖNSÖZ
      
Müslüman halklar ve özellikle Türk halkı aşın duygusal; özellikle çok sevdiğidini söz konusu olduğunda Türk halkı neden asırlardır sürekli bir biçimde aldatılıyor?
      
Yanıtın Kur’an’da olduğuna inanıyorum Kur’an Allah ile aldatılmayın! ihtarında bulunuyor Neden? Çünkü Allah ile aldatılanların en büyük sorunu aldatıldıklarının farkında olma imk nından büyük ölçüde yoksun bulunmalarıdır Çünkü derinden inandıkları ve içtenlikle teslim oldukları bir değer kendilerinin aleyhinde kullanılıyor Bunu fark etmeleri kolay değildir
      
Türk halkı dinine olan derin saygısı İslam’a duyduğu teslimiyet yüzünden çoğu kez savunma eleştirme güçlerini kullanmıyor Daha önemlisi Allah ile aldatanlara karşı aklını kullanmıyor
      
Allah ile aldatılmanın yıkımına dikkat çeken Kur’an bu tuzağa düşülmemesi ve bu belanın aşılması için gerekli olan iki hayatî donanıma daha dikkat çekmiştir: 1. Aklın işletilmesi, 2. Takvanın yani dindarlığın insanlar arasında üstünlük ölçüsü olmaktançıkarılması
      
Bu iki destek buyruk göz ardı edildiğinde “Allah ile aldatılmayın” emrinin sonuç vermesi imk nsız olmaktadır Akıl işleyecek dindarlık insanlar arası bir değer ölçüsü olmaktan çıkarılacaktır ki kitleler Allah ile aldatma tezg hlarının maskesini düşürebilsin arka planını görebilsin Maske düşürülüp arka plan görülmediği sürece Allah ile aldatılmak kaçınılmazdır
      
Allah ile aldatma zulmünün aşılması için sadece temel çare değil tek çare aklı işletmektir Kur’an Allah aklını işletmeyenler üzerine pislik indirir (Yûnus 100) diyerek Allah ile aldatılma duygusallığının aşılması için işletilen aklın kaçınılmaz olduğunu insanlığın vicdanına iletmiştir Başka hiçbir kanıt olmasa sade bu olgu bile laikliğin Kur’an’ın temel taleplerinden biri olduğunu göstermeye yeter Çünkü aklındevrede olması ve işletilmesi için laiklik temel şarttır Aksi halde duygu egemen kılınmak suretiyle din aklın önünü kesme aracı olarak kullanılır yani kitle Allahile aldatılır.

İNDİRME ADRESİ :